İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun, Gazze'de açlık sorunu olmadığına dair yaptığı açıklamalar, hem yerel hem de uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Netanyahu, son yaptığı bir basın toplantısında, "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" diyerek, bölgedeki insani durumu sorgulayan birçok eleştiriyi yanıtladı. Fakat yapılan bu açıklamaların ardında yatan gerçekler oldukça çarpıcı.
Netanyahu, Gazze'deki beslenme koşullarını savunarak, "Bölgedeki insani yardımcıların düzenli olarak ulaştığını ve halkın ihtiyaçlarının büyük ölçüde giderildiğini" belirtti. Fakat bu iddialar, durumun çok daha karmaşık olduğunu ortaya koyan raporlarla çelişiyor. Birçok uluslararası yardım kuruluşu ve sivil toplum örgütü, Gazze'deki gıda güvenliği durumunun kritik bir noktada olduğunu ve halkın ciddi zorluklar yaşadığını vurguluyor. Bu durum, Netanyahu'nun açıklamalarının hem gerçeği yansıtmadığı hem de insanları yanıltıcı olabileceğini gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Gazze'deki gıda güvencesinin her geçen gün daha da kötüleştiğini belirten raporlar yayınladı. Raporlar, bölgedeki besin eksikliği ve yetersiz beslenmenin yaygın olduğunu, birçok ailenin yeterli gıda alımında zorluklar yaşadığını ortaya koyuyor. Ayrıca, uluslararası kuruluşlar, Gazze'deki gıda krizinin büyümeye devam ettiğini ve halkın büyük bir kısmının insani yardıma bağımlı hale geldiğini belirtiyor.
Gazze'deki yaşamsal sıkıntıları dile getiren farklı tanıklarla yapılan röportajlar da durumu net bir şekilde ortaya koyuyor. Gazze’nin merkezinde yaşayan Amina, "Her gün ne yiyeceğimizi düşünmek zorundayız. Marketlere gittiğimizde temel gıda maddelerini bulmak imkansıza yakın." diyerek, yaşadığı zorlukları açıkça dile getirdi. Bu ifadeler, Netanyahu'nun sözlerinin aksine, bölgedeki insani durumun alarm verici boyutlarda olduğuna işaret ediyor.
Bir diğer tanık, bir zamanlar sağlıklı bir yaşam süren ve şimdi günlük gıda alımında büyük mücadeleler veren bir aile reisi. "Çocuklarım her gün açlık hissediyor. Onlara yeterince yemek veremediğim için kendimi çok kötü hissediyorum. Bu durumu anlamak mümkün değil. Hayatta kalabilmek için mücadele ediyoruz." diyor. Bu tanıklıklar, Netanyahu’nun inkarcı söylemlerinin ötesinde, açık bir gerçeklik sunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, Gazze halkının yüzde 80'i gıda yardımlarına bağımlı durumda. Bu durum, Netanyahu'nun "hiç kimse açlıktan ölmüyor" ifadesinin ciddiyetini sorguluyor. Ayrıca, Birleşmiş Milletler'in Ocak 2023'te yayınladığı rapor, Gazze'de bulunan insanların her yıl artan oranda yetersiz beslenme riski ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Rakamlar, bölgedeki insani durumun ciddiyetini gösteren net bir belgedir.
Gazze'deki sağlık durumunun da kritik seviyeye ulaştığı ifade ediliyor. Yetersiz beslenme ve yetersiz sağlık hizmetleri, çeşitli hastalıkların yayılmasına yol açarken, bu da toplumun genel sağlığını tehdit ediyor. Aileler, sağlık hizmetlerine ulaşabilmek için çabaların yanı sıra, temel gıda ihtiyaçlarını karşılama mücadelesi vermek zorunda kalıyor.
Netanyahu'nun "açlık yok" iddialarına karşılık, Gazze'deki insanları etkileyen uzun süredir devam eden kısıtlamalar ve savaşın getirdiği yıkım, bölgedeki gündelik yaşamı doğrudan etkiliyor. Ailelerin, hayatta kalabilmek adına yaptığı mücadele, dünya genelindeki birçok insanı derinden etkilemekte ve Gazze'deki durumun aciliyetini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun Gazze’yi kapsayan açlık iddialarına dair söylemleri, hem rakamlarla hem de tanıkların kişisel deneyimleriyle çelişiyor. Gazze halkının insani durumunu göz ardı etmek, sadece siyasi bir söylem olarak kalmakla kalmayıp, aynı zamanda insanlık adına bir utanç kaynağı haline gelmektedir. Gıda güvenliği ve temel insan hakları, bu bölgede başta gelen öncelikler arasında yer almalıdır. Bu tür açıklamalar, uluslararası ilişkilerdeki adalet arayışını daha da zorlaştırmaktadır ve Gazze'deki halkın yaşadığı gerçekliği daha fazla görünür kılmayı gerektiriyor.